Leyla Bedirhan ardında büyük bir kültürel miras bırakarak 26 Aralık 1986’da Fransa’nın Montauban kentinde hayatını kaybetti. Şimdi mezarı bulunduğu için Kürtler seviniyor. Belki bir çember böylece tamamlanmış oluyor
Hüseyin Kalkan
Botan Miri Bedirhan’ın soyundan geliyordu. Avrupalılar onu dansın Kürt prensesi olarak adlandırdı. Paris’te, Viyana’da, Stokholm’da sahneye çıktı, dans etti. Avrupa basında kendisi ile sayısız röportaj yapıldı, haber yayınlandı. Buna rağmen kaderi sürgün Kürdün kaderinden farklı olmadı. Yoksul öldü. Bu güne kadar mezar yeri bile bilinmiyordu. Geçtiğimiz günlerde mezarının bulunduğu duyuruldu. Edinilen bilgilere göre Leyla Bedirhan, Paris’te Saint-Cloud mezarlığında kocasıyla birlikte yatıyordu. Yıllar sonra gelen bu haber vesilesiyle Leyla Bedirhan’ın kim olduğunu bir kez daha hatırlayalım istedik.
İsyancının dansçı kızı
Leyla Bedirhan, Abdürrezzak Bedirhan’ın ve Henriette Hornik Bedirhan’ın kızıdır. Abdürrezzak Bedirhan, Botan Miri Bedirhan Bey’in torunudur. Leyla Bedirhan, 1903 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Henriette Hornik Bedirhan’ın mesleği dişciliktir ve Yahudidir. Çiftin iki çocuğu olduktan sonra boşanırlar. Leyla’nın erkek kardeşi babasında kalır ve genç yaşında bir kaza sonucu yaşamını yitirir. Abdürrezzak beyin adı dönemin İstanbul Belediye Başkanı Rıdvan Bey’in öldürülmesi olayına karıştığı için Trablusgarp’a sürülür. Burada 4 yıl hapsedilir. Leyla ve annesi ise Mısır’a yerleşir. Leyla’nın çocukluğu da burada geçer. Daha sonra annesi ile birlikte Viyana’da yaşamaya başlayan Leyla Bedirhan burada yepyeni bir hayata başlar ve dans dünyasına ilk adımını atar.
Abdürrezzak Bedirhan, 1. Dünya Savaşı yıllarında Doğu Kürdistan’a gider ve orada Osmanlı’ya karşı bir Kürt isyanını örgütlemeye çalışır. Rusların desteğini alır. Wan’da ve Botan’da güç toplar. Ancak, bu sırda Ekim Devrimi’nin meydana gelmesiyle birlikte Rusya, hem Ermenilerde hem Kürtlerden desteğini çeker. Abdürrezzak Bey bu sıradan yakalanır ve Musul’da hapsedilir. Yargılanmadan zehirlenerek öldürülür. Osmanlı’nın yenilgisinden sonra, İstanbul’da İttihat ve Terakki’cilerin yargılanması sırasında bu olay açığa çıkar. (Abdürrezzak Beyin geniş hikayesini gazetemizden okuyabilirsiniz.) ((https://yeniyasamgazetesi5.com/faili-mechul-kurbani-bir-bedirhan/a)).
Mezopotamyalı bir dansçı
Leyla Bedirhan Viyana’da bale eğitimi almaya başlar. İlk dans gösterisini ise Viyana Operası’nda sahneye çıkarak gerçekleştirir. Daha sonra Fransa’ya taşınır. Burada başarılarını sürdürdü. Kürt, Asur ve Mısır dans stillerinden esinlenerek oluşturduğu modern dans programı ile Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gösteriler yapar. Koreografisindeki tarihsel kökeni vurgulamak amacı ile performansını gerçek bir mekân ile bir araya getirir ve Mısır’da Giza’daki büyük Sfenks’i arkaplan olarak kullandığı bir dans gösterisi gerçekleştirir. Leyla Bedirhan’la ilgili iki kitap yazan Leyla Safiye, onun kültürel kaynaklarına dair şunları belirtir: “Dicle söylencelerini dansa dönüştürüyor. Danslar sesi oluyor Leìla’nın. Bedirhan Masalları ve Kürdistan’ın acımasız ihtişamının anılarıyla büyüyen Leìla ailesinin görkemli geçmişini bir taç gibi taşır. Kürt olmanın, bir Bedirhan olmanın gururunu ruhuna işlemiştir…Atalarının belleğindeki Kürdistan uzanır önünde.” (Dansın Kürt Prensesi Leila Bederkhan, Leyla Safiye, s. 45, Avesta Yayınları. 2021) Günümüzde de ününü koruyan, dünyanın en tanınmış opera binalarından olan Milano’da bulunan La Scala’da 23 Ocak 1932 tarihinde ilk gösterimi yapılan ve koreografisi Léonide Massine’ye ait, Ottorino Respighi’nin Belkis, Regina di Saba (Saba Melikesi Belkıs) balesinde, Belkıs rolünde dans eder. Saba Melikesi Belkıs balesi 1930’ların sanat dünyasında sahnelenmiş en iddialı eserlerden biri oldu. Sitar gibi, klasik Batı müziği orkestrasında o zamana kadar kullanılmamış enstrümanlara yer verilmiş, trompetler orkestradan çıkarılarak sahnenin arkasında çalınmış ve dekor tekniğinde rüzgâr makinaları gibi o zaman için yeni sayılan yöntemler uygulanmıştı. Milano Kent Arşivi’nde La Scala’daki prömiyerle ilgili bulunan belgelerde, basında yayımlanan ilk kritiklerde ve daha sonra da sanat tarihçilerinin analizlerinde Saba Melikesi Belkıs balesi için, La Scala Tiyatrosu tarihindeki en önemli oyun olduğu görüşü dile getirildi. Bu gösteriyi, Leyla’ya haber vermeden Süreyya Bedirhan da izler. Leyla Bedirhan’ın başarısını kutlayan Süreyya Bedirhan, elinde bir demet çiçekle gelmişti ama yinede Leyla Bedirhan’ın dans etmesinden hoşlanmıyordu. Bu muhtemelen Leyla Bedirhan’ın babasının ailesi ile temasıdır. Leyla Bedirhan’ın biyografisini yazan Leyla Safiye, Leyla Bedirhan’ın Paris’te Celadet Ali Bedirhan ile bir araya geldiğini anlatıyor.
Dansın Kürt kaynakları
Zozan Çetin’in verdiği bilgilere göre, Leyla Bedirhan sanat ve basın dünyasında birçok dost edindi. Bu dostlarından biri olan ressam Jean Target, dans eden kadın figürünün yer aldığı tablosuna, “Leila Bederkhan bir Kürt dansı yaparken” ismini verdi. Bir başka yakın arkadaşı dönemin ünlü fotoğrafçısı olan Madame d’Ora ise onu fotoğrafladı. Bu isimlerin dışında da onu resimleyen sanatçı dostları vardı. Avrupa’daki serüveni başarıyla süren Leyla, her röportajında kimliğini de vurguladı. Ayrıca coğrafyasından da hiçbir zaman uzaklaşmadı. Bir parçası olarak gördüğü, doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği coğrafya için sosyal sorumluluk çalışmalarında yer aldı.(https://gaiadergi.com/dansi-ve-ruyalari-doguya-ait-bir-kadin-leyla-bedirhan/) Bu çalışmalardan biri, 1940 yılında yer aldığı 1939 Erzincan Depremi mağdurları için yapılan galaydı. Yine onun Leyla Safiye’den öğrendiğimize göre Avrupa’daki bütün gösterilerin afişlerinde Leyla’nın bir Kürt dansçı olduğu belirtiliyordu. Çünkü batıda genellikle Leyla Bedirhan’ın bir Türk dansçı olduğu belirtilip geçiliyordu. Bu nedenle Leyla Bedirhan’ın buna özellikle dikkat ettiğini belirtiyor. O dönemde Avrupa ve ABD basınında Leyla Bedirhan ile ilgili birçok yazı yayınlandı. Leyla Bedirhan’ın dansına oryantalist bakış açısı ile yaklaşan Avrupalılar olduğu gibi, onun kültürel kaynaklarını keşfetmek isteyen aydınlarda vardı. Fransa’nın günümüzde de önemli gazetelerinde olan Paris-Soir, 21 Şubat 1930 tarihli sayısında Leyla ve dansları ile ilgili şunları yazar: “En ayrıntılı belge bile ortam incelemelerinin yerini tutamaz’ düşüncesiyle Doğu’ya yolculuklar yapıyor Leila. O süreçte, biriktiriyor, tasarlayıp yorumluyor. Ouimet koleksiyonlarından yansıyan Doğu’nun arkeolojik bulgularından esinlenmiş. Paul Pelliot’un gün ışığına çıkardığı ekşi süratli Tibet büyücülerine bayılmış. Farklı kültürleri deneyimlemenin beyin ve düş gücünü harekete geçirdiğini düşünüyor. Davul, tef, tar, sitar ritimlerinden ve sokak danslarında etkilenen Leila’nın stilize dansları İran, Mısır, Mezopotamya ve Kürdistan’ın Kaldeen, Yezidi ve Zerdüşt kültürlerinden izler taşıyor.” (Leyla Safiye, a.g.e, s. 210)
Sona doğru
İkinci dünya savaşı onu Fransa’da yakaladı. Yahudi kökleri onun için tehlike anlamına geliyordu. Ancak bir Fransız yurttaşı ile evli olduğu için bir soruşturmaya uğramadan bu süreci atlattı. Savaştan sonra da sanatsal faaliyetlerini sürdürdü. Bu arada 1960’lı yıllarda Faik Bucak’ın kızı Yayla Bucak ile tanışır. Yayla Bucak bu tanışmayı şöyle anlatıyor: “Leíla bir tren yolculuğunda tanıştığı Polonyalı soylu bir aileden gelen Nathalie d’Ossovetzky ve Emir Kamiran’ı bir araya getirmiş çift 1954’te evlenmiş. Nathali sanat tarihi eğitimi almış çok zevkli bir kadınmış. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi lideri Faik Bucak’ın kızı Yayla Bucak’a dost elini uzatmış ve Leìla Bederkhan’la tanıştırmış. ‘Kapı açıldı ve bir kraliçe edası ile girdi içeri. Paris’te 60’larda Leìla Bederkhan’ı ilk gördüğünde Yayla Bucak’ın izlenimi buydu. Aslında Yayla yıllar önce Musa Anter’in babasına gönderdiği bir dergide Leìla’nın bir resmini görmüştü. Babası hayranlıkla dans kostümlü kadına baktığında kıskanmıştı Yayla. Resmin altında: Kürt prenses dansçı Leìla Bederkhan’ yazıyordu. Nurettin Karacadağ, Faik Bucak ve Musa Anter, Bedirhan kızı ile gurur duyuyorlardı. (a.g.e, s.295) Ama ölürken yalnızdı. Bu belki ülkesiz olmanın bir sonucudur. Leyla Bedirhan ardında büyük bir kültürel miras bırakarak 26 Aralık 1986’da Fransa’nın Montauban kentinde hayatını kaybetti. Şimdi mezarı bulunduğu için Kürtler seviniyor. Belki bir çember böylece tamamlanmış oluyor.
Kaynaklar:
-Leyla Safiye: Leyla, Bir Kürt Prensesinin Öyküsü, Avesta Yayınları, 2004
-Leyla Safiye: Dansın Kürt Prensesi Leila Bederkhan, Avesta Yayınları, 2021.(Bu yazının başlığı bu kitabın adında esinlenerek oluşturuldu.)
-Zozan Çetin, Dansı ve rüyaları Doğu’ya ait bir kadın: Leyla Bedirhan. gaiadergi.com/
Leyla Bedirhan’ın sahnelediği eserler
Leyla Bedirhan ile sanat hayatı boyunca sayısız söyleşi yapıldı, onunla ilgili sayısız haber yer aldı dünya basınında. Leylá Safíye’nin hazırladığı biyografide bu haber ve söyleşilerin bir listesine yer veriliyor. Kitapta ayrıca Leyla Bedirhan’ın sergilediği dansların bir listesi ve bu danslara dair etraflı bir tanım da yer alıyor. Anlaşıldığı kadarıyla Leyla Bedirhan danslarını oluştururken Kürt tarihinden ve ailesinin tarihinden yararlanmış. Yazar Kürt savaşçısı (Guerrier Kurde) dansının Leyla’nın babası Abdürrezzak Bedirhan’dan esinlediği düşüncesindedir. Leyla Bedirhan bir gazeteciye babasını şöyle anlatmaktadır: “Babam Abdürrezzak…Birkaç arkadaşının yardımı ile Asya’da güç topladı ve onların katkısıyla eski Ermeni Krallığının başkenti Van’ı ele geçirip kendisini Kürdistan’ın hanı ilan etti. Ne yazık ki mutlu günler kısa sürdü; on yıl oluyor, bir sabah babam kayboldu ve bir daha onu gören olmadı.” (Jean MassonThe Star 2 Aralık 1926-Leyla Safiye, a.g.e, s.134) Bu sözler yazarının öngörüsünü doğrular nitelikte. Leyla Bedirhan’ın geniş dans repertuarında bazı başlıklar şöyle:
Bùke Barané (Yağmurun Gelini)
Kürt savaşçısı (Guerrier Kurde)
Dîlan (Kürt Dansı)
Dürzi Dansı (Danse Druse)
Pers Damgası (Estamp Persane)
Hiyeroglifler (Hiéroglyphe)
Tef (El Tar /Tambourin)